Site icon Serdar Yılmaz

Kitap: Dijital Kale – Dan Brown

Dijital Kale – Dan Brown

Şuana kadar Dan Brown’un Robert Langdon serisinden Melekler ve ŞeytanlarDa Vinci Şifresi ve Cehennem isimli kitaplarını okuyabildim. Seri içerisinde okumadığım sadece Kayıp Sembol kaldı. Aslında Kayıp Sembole başlangıç yapmıştım ancak vizeler başlayınca uzun bir süre okuyamadım. Bu yüzden kaldığım yerden devam etmek yerine, kitabı bir köşeye koyup farklı bir kitaba başlamayı tercih ettim. Dan Brown’un kaleme aldığı romanları okuyan arkadaşlar bu durumu anlayacaktır. Genellikle kitapları ortalayıncaya kadar olaylar oldukça durgun bir seyir izlemekte. Sanırım kitabı yeniden okumama nedenimde bu; okuduğum kısımları tekrar okumak zorunda kalmam ve bu kısımların durgun ilerlemesi.

Bunun üzerine seri dışına çıkarak Dan Brown’un yazdığı ilk kitap olan Dijital Kaleyi okumaya karar verdim. Kitap hakkında fikir sahibi olmanız açısından öncelikle tanıtım metnini paylaşayım.

Ulusal Güvenlik Teşkilatı dünyanın kaderini değiştirecek ve dijital ortamdaki tüm şifreli metinleri bilecek özel bir bilgisayar üretir. Ne var ki, günün birinde bu özel bilgisayar karşılaştığı esrarengiz bir şifreyi çözemez. Ve kriptoloji uzmanı, zeki ve güzel Susan Fletcher göreve çağrılır. Genç kadın korkunç bir gerçekle yüzleşir. Silahlarla ya da bombalarla değil, Amerika Birleşik Devletleri’nin en güçlü haber alma örgütü olan Ulusal Güvenlik Teşkilatı çözülemez bir şifreyle rehin alınmıştır.Sırlar ve yalanlar fırtınasına yakalanan Fletcher inandığı teşkilatı kurtarma savaşı verir. Dörtbir yandan ihanete uğrayan güzel kadın yalnızca ülkesini değil, kendi canını ve sevdiği erkeği de kurtarmaya çalışır…

Kitap hakkındaki yorumumu mümkün olduğunca spoiler vermeden yapmaya çalışacağım. Eğer kitabı okumayı düşünüyorsanız, içeriği gönül rahatlığıyla okumaya devam edebilirsiniz.

Dan Brown’un diğer kitaplarında olduğu gibi Dijital Kale kitabında da başlangıçta olaylar durgun bir şekilde ilerlemekte. Ancak kitabın ilerleyen bölümlerinde olaylar hızlanıp, farklı bir boyut kazanıyor. Kitabın ana karakteri olan Susan Fletcher, erkek arkadaşı David Becker ile yaptığı tatil planının suya düşmesiyle günün daha ne kadar kötüleşebileceğini düşünürken, kriptograf olarak çalıştığı Ulusal Güvenlik Teşkilatından  (NSA) aranıp, acil bir durum olduğu gerekçesiyle çağrılıyor.

Ulusal Güvenlik Teşkilatı, ABD’nin en çok istihbarat toplayan kriptoloji üzerine uzman olan bir teşkilattır. Terör örgütlerinin, uyuşturucu çetelerinin ve diğer yasa dışı oluşumların kurmuş oldukları iletişimin deşifre edilmesine yönelik çalışmalar yapmaktadır. Ancak kritik bir öneme sahip bir diğer görevi de; ABD tarafından geliştirilen silahlara ait teknik çizimlerin bulunduğu, istihbarat faaliyetlerinin takip edildiği ve askeri birliklere ait bilgilerin bulunduğu Veri Bankasının güvenliğini sağlamak.

Susan NSA’ya vardığında işlerin yolunda gitmediğini anlaması pekte uzun sürmüyor. Bir anda kendisini ve akademisyen olan erkek arkadaşı Becker’ı beklenmedik bir olayın içerisinde buluyor. NSA tarafından üretilen, en zor şifreleri dahi dakikalar hatta saniyeler içerinde kırabilen, üç milyon işlemciye sahip olan TRANSLTR‘ın saatlerce çalışmasına rağmen çözemediği bir şifreleme algoritması ile karşılaşılmıştır…

Kiralık katilin ve kripto bölümünün beklenmedik ziyaretçilerinin de dahil olmasıyla olayların seyrinin değiştiği romanda, suçluyu suçsuzu ayırt etmekte zorlanacağınız,son sayfalara gelinceye kadar parçaları kendinizce birleştirmeye çalışacağınız gayet güzel bir kurguyla karşılaşacaksınız. Ayrıca kitabın son sayfasında Türk filmlerini aratmayan bir tesadüfe şahit olacaksınız. 🙂

Kitapta olayların önemli bir kısmı İspanya’nın Sevilla şehrinde gerçekleşmekte. Kitapta adı geçen yerlere ait bir kaç fotoğraf;

Exit mobile version