Uzun bir aradan sonra bilim kurgu kitaplarını bir kenara bırakıp tekrar psikoloji bilimi üzerine yazılmış olan kitaplara yöneldim ve Viktor Emil Frankl tarafından kaleme alınan “İnsanın Anlam Arayışı” isimli kitapta bu anlamda güzel bir başlangıç oldu. Kitaptan bahsetmeye başlamadan önce Viktor Emil Frankl’ın hayatından bahsetmek daha doğru olacaktır sanırım.
20. yüzyılın önde gelen psikiyatrlarından olan Viktor Emil Frankl nöroloji ve psikoloji bilimi profesörüdür. 1943 yılında karısı, babası, annesi ve kardeşi ile birlikte Nazi subaylarınca tutuklanarak ölüm kampları olarak anılan toplama kamplarına nakledilmişlerdir. Üç yıl boyunca ailesine kavuşabilme umuduyla yaşayan Frankl, hürriyetine kavuştuğunda kız kardeşi dışında tüm aile bireylerinin gaz odalarında öldürüldüğünü öğrenir.
Tutsaklığı süresince her an gaz odasına gönderilme korkusuyla yaşayan Viktor Emil Frankl, yaşamış olduğu zorlukları ve diğer tutsaklar üzerindeki gözlemlerini “İnsanın Anlam Arayışı” isimli kitabında anlatmakta. Kitabı okurken işaretlediğim satırların küçük bir kısmına bu içerikte yer vermeye çalışacağım.
Yaşamı Anlamlandırmak
… yaşamın anlamının her zaman değiştiğini, ancak hiçbir zaman yok olmadığını göstermiş bulunuyoruz. Logoterapiye göre bu yaşam anlamını üç farklı yoldan keşfedebiliriz: 1. Bir eser yaratarak ya da bir iş yaparak; 2. Bir şey yaşayarak ya da bir insanla etkileşerek; 3. Kaçınılmaz acıya yönelik bir tavır geliştirerek.
Kendi yaşamımı bu üç maddeden ilki ile anlamlı kılmaya çalıştığımı söyleyebilirim. Bu konuyu daha önce Üsküdar Üniversite öğretim görevlisi Prof. Dr. Sinan Canan’ın konferans ve canlı yayınlarından da dinleme fırsatım olmuştu. İlk insandan günümüze değin bütün insanlar sürekli bir şeylerin mücadelesini vermişler. Eski çağlarda zor ve ilkel şartlar altında hayatta kalmanın mücadelesini veren insanlık, bugün temel ihtiyaçlarını karşılamanın, daha çok para kazanmanın, daha iyi olanaklara, imkanlara vb. şeylere sahip olmanın mücadelesini veriyor. Yani bir amaç doğrultusunda belirli hedeflere ulaşmak için verilen mücadele yaşamı bizler için anlamlı kılıyor.
Tabii Viktor Frankl’a göre yaşamı anlamlı kılmanın tek yolu çalışmak, çabalamak ve mücadele etmek değil. İkinci maddede, kişinin bir insanla etkileşerek veya kendisini bir insana adayarak da yaşamını anlamlı kılabileceğinden bahsetmekte. Yani kişisel hedefler ve bu hedeflere varmak için verilen mücadelelerden ziyade kişi yaşamını, hayatında ki bir insanla ve onunla yaşadıklarıyla anlamlandırabilmekte. Sanırım ebeveynlerimizin yaklaşımını da bu duruma örnek verebiliriz.
Üçüncü maddeyi ilk okuduğumda aklıma haberlerde izlediğim bir adamın söyledikleri geldi. Derme çatma bir evde (çadırda denilebilir) tek başına, kağıt toplayıcılığı yaparak yaşamını sürdüren adamın; tüm bu zor koşullara ve sıkıntılara rağmen şükrettiğini ve zorluklar karşısında şükretmenin öteki dünyada bir mükafatı olacağına inandığını söylemişti. Yani kaçınılmaz acıya yönelik, inancıyla almış olduğu bu tavır yaşamı onun için anlamlı kılmış görünüyor.
Aşırı Niyet Arzulanan Şeyi Olanaksızlaştırır
“Çelişik niyet” adı verilen logoterapi tekniği, korkunun, korkulan şeyi yarattığı ve aşırı niyetin, arzulanan şeyi olanaksızlaştırdığı gerçeğine dayanmaktadır.
Muhtemelen herkes bu durumu kendisi üzerinde gözlemlemiştir. Erken uyumak istediğinizde bir türlü gelmeyen uykunun, işlerinizin olduğu bu yüzden uyumamanız gerektiği zamanlarda aniden üzerinize çökmesini bu durumla açıklayabiliriz. 🙂
Kitapta bahsetmek istediğim bir çok konu var ancak hepsini yazmak epey zamanımı alacaktır. O yüzden yukarıdaki başlıklar ilginizi çektiyse kitabı okumanızı kesinlikle tavsiye ederim.
Serdar YILMAZ
Merhaba,
Frankl kaleminden sonra Dr. Perry’nin Köpek gibi büyütülmüş çocuklar kitabını önerebilirim.
Küçük bir çocuğun beyni travmadan nasıl etkilenir,iyileştirilebilir mi?
Danışanların hayatlarından oluşturulmuş kitap.
Merhaba,
Tavsiyeniz için teşekkürler, konusu ilgi çekici. Kitabı not alıyorum.